Banka HesaplarıBağış Yap

Bizi Mutlu Eden Bir Yetimin Gülümsemesidir!

Bizi Mutlu Eden Bir Yetimin Gülümsemesidir!

Dernek Başkanımız Dr. Sadık Danışman’ın on5yirmi5.com’a verdiği röportaj

Röportaj: Abdullah Güner (on5yirmi5.com editörü)

Yardımeli Derneği Genel Başkanı Dr. Sadık Danışman: “Bizi Mutlu Eden Bir Yetimin Gülümsemesidir!”

 

Yardımeli Derneği hangi amaçla ve ne zaman kuruldu?

Öncelikle hoş geldiniz diyorum, bu röportajdan dolayı da sizin şahsınızda on5yirmi5.com’a teşekkür ediyorum. Yardımeli Derneği’ni, özellikle programınıza almış olmanızdan dolayı tüm çalışanlarınıza teşekkür ediyorum. Yardımeli Derneği 2007 yılında kuruldu, merkezi İstanbul’da. Akabe Vakfı çevresindeki altmış gönül dostunun kuruculuğuyla oluşturuldu. Derneğimiz, 2007 yılında kurulduğunda kurucu başkanlığını yaptım. Şu ana kadar da başkanlığını sürdürmekteyim. Yönetim Kurulumuz var. Yardımeli Derneği bu yıl 3. Kongresini oluşturdu. Bu kongrede de şube açma, daha evvel temsilcilik oluşturma konumumuz vardı, şu anda da şubeleri açmaya başladık. İnşallah yakın bir tarihte Ankara şubemizi açacağız. Tabii, derneğimizin çok önemli bir konumunu da röportajın başında sizlerle paylaşmış olayım.

Derneğimiz, şu anda Sayın Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül’ün de onayıyla kamu yararına dernek statüsünü kazanmış bir dernek.  Elhamdülillah, demek ki hızlı çalıştık, gayret ettik, bizi izleyen yetkililerin de teveccühüne ulaşmış olduk. Hem Bakanlar Kurulu kararıyla hem de Cumhurbaşkanımızın onayıyla kamu yararı dernek statüsüne geçtik. Tabii bunun özellikle bağışçılarımız yönünden anlamı var. Yardım ettiğimiz, özellikle mağdur, mazlum ve özellikle muhtaç durumdaki kardeşlerimiz yönünden anlamı var. Çünkü aldığımız yardımları özellikle bağışçılarımız noktasında kendileri bunu kendi ticarî şirketlerinde gider kalemi olarak gösterme imkânına artık sahipler. Bizler de bazı işlemlerimizde bürokrasiyi daha da aza indirme imkânını bulmuş olduk. Yaptığımız projeleri daha evvel onay alarak başlatabiliyorduk,  bu da epey bir zaman alıyordu. Ama artık projeleri uygulayıp sadece ilgili birimlere, Dışişleri Bakanlığımızın ilgili birimlerine sadece bilgi veriyoruz.

Bugüne kadar yapmış olduğunuz çalışmalar hakkında kısaca bilgi verir misiniz?

Yardımeli’nin şu konusunu da paylaşarak isterseniz devam ettirmek istiyorum. Biz kuruluşumuzda bazı ilkeler çerçevesinde kurulduk. Özellikle bunlardan birkaçını sizlerle paylaşayım. İlahî sınırlara riayet diye bir ilkemiz var. Bütün yaptığımız faaliyetlerin mutlaka İlahî sınırlar çerçevesinde olması gerekli. Bu bizim ilkemiz, emanete sadakat ilkemiz var. Şeffaflık ilkemiz var. Emanete sadakatte sizin Yardımeli’ne yaptığınız bir bağışın ulaştırılmasını istediğiniz noktaya kadar ulaşması ve o ulaştırılacağı noktaya kadar götürüldükten sonra size geri dönüşünün mutlaka yapılması ve o emanetin bağışçı tarafından Yardımeli’ne teslim edilen aynî veya nakdî yardımın mutlaka olduğu gibi bağışçıya ulaşmasını temin etmektir. Eğer ulaştıramama durumu hâsıl olursa yine bağışçıya dönülüp bunun nedenleri kendisine açıklanır ve farklı bir seçeneği olup olmadığı sorulur. Şu anda Yardımeli merkezinde bulunuyorsunuz, istediğiniz hesaba rahatlıkla girebilme imkânına sahipsiniz. İstediğiniz herhangi bir gönüllümüzün, bağışçımızın bağışını hangi aşamada ve nereye ulaştığını öğrenme imkânına sahip olabilirsiniz. Bir de bizim özellikle yardım yapacağımız kişilerin rengi, dini, ırkı, coğrafyası, mezhebi sorgulanmaz. Mazlumsa mazlumiyeti bizim için yeterli bir durumdur. Diğer bir önemli ilkemiz ve özellikle bizi diğer yardım kuruluşlarından farklı kılan bir konumumuz, aç midesini doyurmanın yanı sıra kalbini ve beynini de doyur ilkemizdir. Mutlaka bu yaptığımız faaliyetler içerisinde kalplere ve beyinlere hitap edecek çalışmalarımızı da paralel olarak götürmeye çalışıyoruz. Bu şekilde ilkeler çerçevesinde, ben sadece birkaçını saydım, derneğimiz bu ilkeler çerçevesinde kurulmuş bir dernek.

Tabii faaliyet alanlarımıza geçecek olursak en başta doğal afetler. Daha sonra savaş ve mültecilik. İslam coğrafyasının nasıl yangına dönüştüğünü, hangisini sayayım ki? Irak’ı mı, Somali’yi mi, Afganistan’ı mı, Çeçenistan’ı mı, Suriye’yi mi yanı başımızda ümmet coğrafyası bir yangın alanına dönüştürülmüş. O açıdan savaş ve mültecilikte, Filistin, Gazze, Kudüs… Bir diğeri de açlık ve yoksullukla mücadele. Aç ve yoksul durumda olan ihtiyaç sahibi ailelere ulaşabilmek, onlara yardım elini uzatabilmek. Bu şekilde bir faaliyet alanımız var. Bu faaliyet alanı içinde dernek 2007’de kurulduktan hemen sonra da şöyle bir projeyi hayata geçirmeye çalıştık. Elhamdülillah iyi bir noktaya geldi bu proje. Biz bunun özellikle “Kardeşlik Sınır Tanımaz” dedik. Sudanlı, Somalili, Çeçenistanlı, Filistinli ya da Türkiyeli, Arap olsun, Kürt olsun farklı farklı etnik gruplara mensup olsun, önemli olan kardeşliğin, kardeşlik bilincinin yerleşmesidir. Zaten Derneğimizin temel amaçlarından birisi de kardeşlik bilincini geliştirmek, ümmet bilincini geliştirmek ve vahiyle insan inşa edilmesini temin etmek. Bir ilkemizi söylemiştim, aç midesini doyurmanın yanı sıra kalbini ve beynini de doyurmak, bu konuda kardeşlik bilinci verebilmek, ümmet bilinci verebilmek ve en güzeli de insanı sevme, biz temel eksene insanı koymuşuz. Eksende insan diyoruz, tavırda denge diyoruz, ihtiyaçta tasarruf diyoruz. Bu çerçevede bir yapılanma modelini özellikle Yardımeli oluşturuyor.

Genel çerçevede ne tür yardım faaliyetlerinden bahsederseniz? Yurt içi, yurt dışı yardım faaliyetleriniz nelerdir?

Genel çerçevede Yardımeli, ulusal ve uluslararası yardım kuruluşu olan insanî bir dernek. Biz bu çerçevede mazlum, mağdur ve muhtaç durumdaki insanlarımıza aynî ve nakdî yardımlar yapmaktayız. Bu aynî ve nakdî yardımlarımız bazen bir eğitim materyali olabiliyor, bazen sağlıkla ilgili olabiliyor, bazen gıdayla ilgili olabiliyor. İhtiyacı belirleyerek bu ihtiyaç çerçevesinde özellikle ihtiyaç duyulan alanları tespit ederek o alanlarda yapılması gerekenleri aynî ve nakdî olarak yerine getirmeye çalışıyoruz. Tabii bunun yanı sıra bizim özellikle yetimlere yönelik yoğun bir çalışmamız var. Yetimler öncelik verdiğimiz bir çalışma alanımız. Sağlık alanı keza bu şekilde.

Derneğimizin bir özelliği de Filistinli kardeşlerimizin kuruluşumuzdan bugüne kadar hep yanlarında olmaya çalıştık. Ben o açıdan özellikle Kardeş Aile Projesini bir iki cümleyle paylaşmak istiyorum. Biz “Kardeşlik Sınır Tanımaz” dedik ve yola koyulduk elhamdülillah. Bu projenin ilhamını Ensar ve Muhacir kardeşliğinden ilham alarak acaba bunun bir esintisini, söz gelimi denizde bir damlasını oluşturabilir miyiz diye yola çıkmıştık. Allah’a şükürler olsun, bugüne kadar 6500’ü aşkın kardeş ailemiz oldu. Bunun çoğu Gazze’de, 2500’ü aşkın kardeş ailemiz Gazze’de ve bu kardeş ailelerimiz de hemen hemen 4 ülkede başlamıştık. Filistin mülteci kampları, Beyrut, Lübnan dâhil olmak üzere, Suriye mülteci kampları, Habeşistan, Keşmir, Pakistan ve Türkiye. Şu anda 11 ülkede uyguluyoruz. Daha sonra Somali, Sudan, Bosna Hersek, Kazakistan, Moritanya vb bazı ülkeleri de kattık. Özellikle 14 ayrı ülkeden veren el kardeş aileleri var. Her ay muntazam olarak alan el kardeş ailelere maddî destek sağlanıyor. Filistin, Türkiye, Bosna Hersek’te alan el ailelere ayda 200 TL ödeme yapılıyor. Diğer ülkelerde ise ayda 100 TL ödeme yapılıyor, ama inanınız ki 100 TL’nin Etiyopya(Habeşistan)’da, Keşmir’de, Somali’de ne anlama geldiğini inşallah bir gün beraberce orada olduğumuzda, o ailelere ne tür bir katkı sağladığını bizzat müşahede etmiş olursunuz.

ile kucaklayarak topluma uyumlarını sağlamayı amaçladık. Bu yüzden açtığımız yetimhanemiz, aile ortamını aratmayacak şekilde düzenlenmiş olup çocukların sevgi, huzur ve şefkat atmosferinde her türlü ihtiyaçlarının en iyi şekilde karşılanmasına dikkat edilmektedir.

Somali’de en önemli sorunlardan biri olarak gördüğümüz açlığın yanı sıra sağlık problemleri çok fazla. Biz de orada Kadın Doğum ve Çocuk Hastanesi kuruyoruz.Bu hastanede inşallah Somalili bir anne, “Ben bebeğimi bir sağlık birimine götürdüm ve orada tedavi ettirdim” deme noktasına gelebilecek. Bu, Somalili kardeşlerimizin dünya insanlığından bekledikleri ve hak ettikleri bir hizmettir. Bizler Yardımeli olarak Somali’de “Çocuklar Ölüm Sıralarını Beklemesin, Anneler Ölüm Nöbeti Tutmasın” parolasıyla yola çıkarak, siz hayırsever bağışçılarımızdan aldığımız güç ve destekle Çocuk ve Kadın Doğum Hastanesinin inşaatına hızla devam ediyoruz. İnşallah 2014 yılının başında hastanemizi Somali halkının hizmetine sunacağız inşallah.

Yine Pakistan’da sel mağdurlarına yönelik “Eyüp Sultan Köyü”nü kuruyoruz. Köyümüzü inşallah bu temmuzda açmayı düşünüyoruz. Köyümüzde okul, mescid, sağlık merkezi, iş atölyeleri olacak; çeşitli el sanatları, seracılık, arıcılık, hayvancılık faaliyetleri yapılacaktır. İnşallah köyümüz, model ve modern bir köy olup örneklik teşkil edecektir. 

Yardımeli olarak  Ramazan’da gerek yurt içinde gerekse yurt dışında “Yardımeli Kumanya Kartları” dağıtıyoruz, “Ramazan İftar Organizasyonları”ile on binlerce mazlum, mağdur, muhtaç ve mahzun fakirin yüzünü güldürüyoruz.

Ramazan ayında ağırlıklı olarak ülkemizde her yıl “Ümmet İftarları” düzenliyoruz. Ve burada da her yıl bir ülkeyi öne çıkartıyoruz. O iftar programında o ülkenin şiirlerinden, türkülerinden, tiyatrosundan vb. şeylerinden oluşan programlar düzenliyoruz. Bir diğer iftarımız da “Peygamber Sofrası İftarı”mız. Sadece su, çorba ve hurma veriyoruz.

Ülkemizde fakirlere, muhtaçlara gıda, kömür, giysi, aynî ve nakdî yardımlar yapıyoruz.   Muhtaç ve kimsesiz öğrencilere eğitim bursu ve kırtasiye yardımları yapıyoruz, bizden tekerlekli sandalye isteyenlere tekerlek sandalye yardımı yapıyoruz, değişik kalemlerde yardımlar yapmaktayız.

Ülkemizde yürüttüğümüz “7 Bölge, 7 İl, 7 Okul” projemiz var. Her yıl ülkemizin değişik bölgelerinde, kırsal kesim ağırlıklı olmak üzere her türlü desteği vererek okullar inşa ediyoruz.

Az önce değindiniz gerçi buna, ama Türkiye’de birçok yardım kuruluşu olmasına rağmen siz neden kuruldunuz? Yani sizi diğer yardım kuruluşlarından farklı kılan nedir?

Hayırda yarışmak lazım, hayırda koşmak lazım. Eğer şu anda 10 tane yardım kuruluşumuz varsa dua edelim bu yirmi olsun, otuz olsun. Yardım kuruluşları arttıkça gerçekten en azından bir mazluma, bir mağdura, bir muhtaca daha ulaşma imkânı olur. Ama bir duamız daha var ki inşallah dünyada bu şekilde mazlumun, mağdurun, muhtacın olmadığı bir dünya inşa edelim ki bu yardım kuruluşlarına da ihtiyaç olmamış olsun.

Şunu görüyoruz, bu sorunuza cevaben söylüyorum, İslam bir hayır medeniyetidir. Gerçekten tarih sürecine baktığımızda Fatih Sultan Mehmet’ten alalım, vakfiyesinde bizzat bu mevcuttur, diyor ki: “Akşam vakti, fakir insanların evlerinin önüne yiyecek koyalım.” Gerçekten, güneşin battığı saatlerde fakir insanların evlerinin önüne yiyecek bırakılırdı. Sadaka taşları vardı, borç defterlerini yırtma geleneği var. Bunlar hep eskiden dedelerimizin uyguladığı yardım metotlarıydı. Güzel hasletlerdi, güzel davranışlardı. Çünkü İslam bir hayır medeniyetidir, biz bu hayır medeniyetinde ümmet coğrafyasında yeryüzü coğrafyasını dolaştığımızda yardım kuruluşu olmamız hasebiyle sık sık yurt dışında bulunuyorum, çok net olarak bunları görebiliyorsunuz. Bunun altını çizerek söylüyorum. Bu hayır medeniyetinin öncülüğünü de bu topraklardaki insanlar oluşturuyor. Gerçektende Türkiye’de yaşayan insanlar hayır medeniyetinin öncülüğünü yapıyor. Hatta Mustafa İslamoğlu Hocamızın güzel bir cümlesi var, diyor ki: “Türkiye’nin en güzel en iyi ihraç ürünlerinden birisi de hayırdır.”

 

Yardım faaliyetlerinizi sürdürmenizi sağlayan altyapıyı nasıl sağladınız? Beslenme kaynaklarınız hakkında bilgi verir misiniz?

Sizin gibi medya organları Allah razı olsun, bizim gibi yardım kuruluşlarının yaptıkları faaliyetleri tanıttıkça hayırsever gönül dostu insanlarımız da “benim de bir katkım olsun” diyerek yardım yapmaktadır. Bu konuda imkânlarını dahi zorlayarak katkıda bulunan kardeşlerimiz, ailelerimiz var. Yaptığımız faaliyetleri toplumla paylaştıkça insanların gerçekten bir şey yapmak istemeleri sonucunda yardımlar bize ulaşmaktadır.

Diğer taraftan yaşanılan sorunlar üzerinden düşündüğümüzde, yeryüzünde şu anda çekilen tüm sıkıntıların temelinde güç ve sömürgeci bir medeniyetin hâkim olmasıdır. Şu an da yeryüzüne “güç medeniyeti” hâkimdir. “Ben daha fazla elde edeyim, diğeri bana hizmet etsin” mantığına ait bir medeniyet bugün hâkimdir. Biz yeryüzüne vahiyle insanları inşa eder ve hakkın ve adaletin hâkim olduğu bir medeniyeti oluşturursak inanın ki insanoğlunun problemlerinin çoğunun hallolacağını görmüş olacağız.  

Yardımeli Derneğinin iç denetimini nasıl yapıyorsunuz? Toplanan yardımlarınızın suiistimale uğramaması için iç denetim mekanizmanızı nasıl oluşturuyorsunuz?

Bizim bağış olarak aldığımız her bir kuruşu mutlaka mağdura ve mazluma yansıtmanın gayreti içerisinde oluyoruz. Yasal ve şer’i çerçevede hemen hemen bağışçılarımızın yardımlarının yüzde 10’unu gider olarak gösterme imkânımız var. Ama bu miktar, derneğimiz kurulduğundan bu güne kadar hiçbir zaman yüzde 7’yi geçmedi.

Derneğimizin denetimi ise, derneğimizin 3 kişiden oluşan denetleme kurulu var. Onlar zaten resmi denetleme kurulu olarak bizi denetliyor. Kamu yararı statüsünde olduğumuz için devletin 3 ya da 4 aylık periyotlarla denetlemesine tâbiyiz. Bu iki denetlemenin ötesinde bir üçüncü denetleme de oluşturduk. Özellikle gönül dostlarından oluşan yine 3 kişilik denetleme kurulumuz var. Bunların yasal bir mecburiyeti yok. Buna rağmen bizim görmediğimiz, bilmediğimiz ya da atladığımız; “bir eksiğimiz, kusurumuz, hatamız varsa lütfen bizi uyarın!” dercesine, ayrıca gönül dostlarından oluşan ayrı bir denetleme kurulumuz daha var. Bu anlamda 3 ayrı noktadan denetleniyoruz.

Hangi kriterlere göre ihtiyaç sahiplerini belirliyorsunuz? Yaptığınız yardımlarda neleri önceliyorsunuz?

Bizim “Kardeş Aile Projemiz” var. Onun üzerinden anlatacak olursam ilk olarak şehit ailelerini önceliyoruz. Örneğin Gazze’de 2 bin 500 kardeş ailemiz var. Daha sonra yaralı olanlara, esir olanlara, özellikle muhtaç durumda olanlara bakıyoruz. Bu şekilde bir sıralamamız var. Bu Gazze için böyle sıralanabilir ama bir Somali’ye baktığımızda ise daha farklı oluyor. Somali’de yetimlerden ya da yaşlı ve bebeklerden başlıyoruz. Biz yardımları bu şekilde o ülkedeki en önemli ihtiyaca göre bir sıralamaya tâbi tutuyoruz.

Yardım faaliyetlerinizi yürütürken size heyecan ve umut veren ya da sizi çok üzen ve karamsarlığa uğratan bir durumla hiç karşılaştınız mı?

Bizi özellikle sevindiren, mutlu eden bir yetimin gülümsemesidir, bir mazlumun size sarılmasıdır, kucaklaşmasıdır. Bunun bedeli olmaz, bunun tarifi olmaz.

Karşılaştığımız zorluklar ise, tabii ki bazı yerlerde riskli bölgeler var. Güvenlik sorunları, sağlık sorunları var. Bütün bu zorluklara rağmen özellikle sıkıntı duyduğumuz şey, A ülkesine siz yardım etmek istiyorsunuz, ama ülkenin yöneticileri o olayın farkında değiller. Yardım amacıyla götürdüğünüz malzemeleri gümrükten geçirirken, size birçok problemler çıkarıyorlar. Bu sizi üzüyor, ama azminizi belki daha fazla kamçılıyor. Zaten bu tür yöneticilerin durumundan dolayı bu ülkeler bu durumda diyebiliyorsunuz.

Mesela üzüntümüzü anlatmak babında söylemek istediğim bir şey daha var: En son Somali gezisinde karşılaştığımız bir durum bu. Somali’de bir ağacın gölgesinde 10 bebek ve anneleri de çevrelerinde oturuyorlar. Ama o bebekler ölüm sıralarını bekliyor. Anneler de bebeklerin ölüm nöbetini tutuyor. Başka yaptıkları bir şey yok! Bebekler vefat edecek, alacaklar gidip defnedecekler. Ve o anneler o bebeklerin çevresinde gözyaşı döküyorlar.

Bu tablo yaşadığımız dünyada olmamalıydı. Niye? Bugün 11 milyar dolara Avrupalı dondurma tüketiyor, 230 milyar dolara kozmetik tüketiyor. 1.4 trilyon dolar sadece silahlanmaya ayıran bir dünya. Ama bunun karşı tarafında Batılıların Darfur’a giderken beraberinde götürdükleri su şişelerini çocuklarına ayakkabı yapan anneler var. Böyle bir dünya! Ya da Etiyopya (Habeşistan)’da 4 aylık hamile bir kadının 4 katlı bir binaya sırtında çimento taşıması gibi. Bu ve buna benzer günde 860 milyon insanın aç yattığı bir dünya. Güç ve sömürge medeniyetinin doğurduğu sonuç budur. Gerçekten hakka ve adalete dayalı bir medeniyete insanoğlunun ne kadar muhtaç olduğu ne kadar ihtiyaç duyduğu ortada.

Yardımlarınızı nasıl ulaştırıyorsunuz? Kısaca yardımların sizden ihtiyaç sahiplerine ulaşana kadar nasıl bir yol izlediğinize dair bize bilgi verir misiniz?

Bizim Türkiye’de il temsilcilerimiz var. Hem bağış toplama noktasında hem de yardımların ulaştırılması noktasında onların aracılığıyla bu yardımları yapıyoruz.

Dış ülkelerde de partner kuruluşlarımız ve ofislerimiz var. Ofisimizin olduğu yerlerde ofisler aracılığıyla -ki bunların da yaygınlaşmasını istiyoruz- ofisimizin olmadığı yerlerde de partner kuruluşlarla bu yardımları organize ediyoruz.

Yardım faaliyetlerine katılmak isteyen insanlarda ne gibi özellikler arıyorsunuz? Herkes yardım faaliyetlerinize katılabilir mi? Kimleri gönüllü olarak kabul ediyorsunuz?

Burada 3 şey çok önemli: En başta insan sevgisi olacak. Gönüllümüz olacak kişi insanı sevecek, onunla bütünleşecek. Bu olmazsa olmaz kuralımız. İnsan sevgisi ön planda olan gönüllü kardeşlerimiz olsun istiyoruz. İkincisi, Yardımeli’nin ilkelerini benimsiyor olması lazım. Üçüncü aşaması da gönüllü faaliyetlerde bulunacak kişilerin gönüllü faaliyetlerde bulunacaksa bir pasaportu olması lazım, sürücü belgesinin olması, yabancı dile sahip olması… Fransızca, İngilizce, Arapça gibi dilleri bilmesi bizim için bir artıdır. Gönüllülerimizi bu 3 kategoride değerlendiriyor, onlarda bu özellikleri arıyoruz.

Türkiye Devleti’nin, yürütmüş olduğunuz yardım faaliyetinde size olumlu ya da olumsuz ne tür etkisi oluyor? Devletin imkânlarından yararlanabiliyor musunuz?

Türkiye Devleti de özellikle TİKA ve AFAT aracılığıyla yardımları yürüttüğünü görüyoruz. Gerçekten son yıllarda nerde bir mazlum varsa nerede bir mağduriyet varsa Türkiye Devleti de orada oluyor.

Bizim de bazı işbirliği çalışmalarıyla yürüttüğümüz yardım faaliyetleri oldu. Bu anlamda Türkiye devletinin katkısının ve desteğinin olduğunu söyleyebiliriz. Bu anlamda bürokratik işlerin azaldığını görüyoruz. Bundan da istifade ediyoruz. Bu da olumlu bir çalışma. Devletin ister yurt içinde olsun ister yurt dışında olsun bu tür yardımları, yardım kuruluşları üzerinden belli bir tüzük ve yönetmelik çerçevesinde icra etme imkânı verilmeli. Devlet eliyle ulaştıracağınız yardımların belki yardım kuruluşları aracılığıyla daha iyi organize edilecek şekilde, devletin imkânlarını minimum düzeyde kullanabileceğimiz bir sisteme geçme durumu olursa daha fazla mazlum ve mağdura daha isabetli bir tercihle ulaşma imkânını yakalayabiliriz.

Diğer yardım kuruluşlarıyla beraber ortak yardım faaliyeti yürütüyor musunuz? 

Diğer yardım kuruluşlarıyla birlikte yürüttüğümüz bir iki çalışmamız oldu. Ama arzumuz gerçekten müşterek çalışmaları icra edebilmek. Bakıyorsunuz aynı bölgeye Türkiye’den 8 tane yardım kuruluşu gitmiş. Böyle olunca masraflar çoğalıyor, fakat birlikte bu iş organize edilirse gider masrafları azalacak, böylece azalan bu masrafları muhtaca, mazluma harcamış olacağız.  

Bununla ilgili bir girişiminiz oluyor mu?

Her yıl Kurban döneminde bununla ilgili bir çağrı yapıyoruz.

 

Türkiye’nin sosyal yardımlaşma konusunda eksiklerinin neler olduğunu düşünüyorsunuz? Uluslararası yardımlarda en büyük eksikliğimiz hangi alandadır?

Türkiye’yi uluslararası yardım kuruluşlarıyla kıyasladığınızda artılarımız var, eksiklerimiz yok diyebilirim. Örneğin Finlandiya’da kiliseye bağlı bir kuruluş 1 Milyon Euro ile Somali’ye yardım ediyor. Ama Kenya’da gelip büro tutuyor bu yardım kuruluşu. Özel kiraladığı uçakla Mogadişu’ya gidip geliyor. Ve o 1 Milyonluk yardımdan da Somalili’ye ulaşan ise sadece 200 bin Euro oluyor. O yardım kuruluşlarının organizasyon giderleri o kadar yüksek ki topladıkları ya da aldıkları o fonların mağdura ve mazluma ulaşma imkânı çok düşük. O açıdan kıyasladığımızda gerçekten bu yönüyle Türkiye’deki yardım kuruluşlarımız çok çok önde ve artı konumunda. Ama bizim de kendi aramızda işbirliği yapma noktasında bir şeyler yapmamız gerekiyor. Devletin yapmış olduğu yardım faaliyetlerini sivil toplum örgütleriyle işbirliği halinde götürmesinin çok daha yararlı olacağı kanaatindeyim.

Türkiye’de ve dünyada son 10 yılı değerlendirerek, gelecek 10 yılda nasıl bir sosyal yardım politikası uygulamayı hedefliyorsunuz? Gelecekte ne gibi yardımlar ve faaliyetler yapmayı planlıyorsunuz?

Bugün insanoğlunun çektiği sıkıntının temeli yeryüzüne hâkim olan güç ve sömürge medeniyeti. Bunun karşısında durmanın yolu ve çözümü de hakka ve adalete dayalı bir medeniyet. Bunun da temeli vahiyle inşa edilen insan modelinin yetişmesi. Biz buna önümüzdeki 10 yıl içinde hep böyle bakıyoruz.

Yardım noktasına geldiğimizde hem ülkemizde hem de dünyada ofislerimizi, şubelerimizi, yardım faaliyetlerimizi geliştirmeyi düşünüyoruz. Bunu hem sayı itibarıyla hem de imkân itibarıyla geliştirmeyi öngörüyoruz. Ve kalıcı hizmetler yapmaya çalışıyoruz. Temelde hem ülkemiz açısından hem ümmet coğrafyası açısından hem de yeryüzü coğrafyası açısından da yardımın özellikle şu mantığa getirilmesine gayret ediyoruz: Üretken bir yardım. Kişileri pasiften aktife geçişlerini temin edecek bir yardım sistemine ulaşmaları için gayret ediyoruz. Bu noktada çalışmalarımız devam ediyor. İnşallah Rabbim nasip eder. 

Verdiğiniz bilgiler için çok teşekkür eder, çalışmalarınızda başarılar dilerim.

Ben de bu güzel röportaj için sizlere çok teşekkür ederim. Bütün gönüllülerimize ve bağışçılarımıza en kalbî selamlarımı, muhabbetlerimi ve dualarımı iletirim.

Paylaş