Banka HesaplarıBağış Yap

Yardımeli Derneği Bosna daydı

Yardımeli Derneği Bosna daydı

Aliya İzzetbegoviç'in kurduğu mücadele derneği bizleri oldukça heyecanlandırdı

 

HAYIR SEVER KARDEŞLERİMİZ TRAVNİKTE SINIF YAPTIRIYOR

Acılı bir ihtiyar gibi şehir, yüzündeki çizgiler can verenlerin ruhuyla çizilmiş.

 

Yollara ne için düştüğümüzün farkında idik. Yardımeli Derneği Genel  Koordinatörü Osman İlhan, Gönüllü temsilcimiz Zülal Özdemir, İsmail Çalışkan Bosna’da kardeşlerimizin yanında idiler.

Beni şehit askerlerin yanına defnedin diyen Aliya izzet bagoviç’in mütevazi kabrini  ziyaret ettik.

Bayramın 2.günü ailemizden hissettiğimiz bu şehit mezarlığında fedakar ruhlara çiçekler bırakıldığını gördük. Mezar taşlarında onurlu sıcak bir ayet işlenmişti. “ Allah yolunda öldürülenlere ölüler demeyin…”

Bosna Diyanet İşleri Başkanlığı şeri danışmanlarından Savfet Haliloviç’le özel görüştük.

Saraybosna müftüsünü ziyarete sıra geldiğinde O’nun ne kadar samimi olduğunu her haliyle görmemiz bizim kardeşlik bağlarımızı ölümsüzleştirdi.Bayramda ailemizin değil de Bosnalı kardeşlerimizin yanında olmamız, onları bambaşka bir hale dönüştürmüştü

Aliya İzzetbegoviç’in kurduğu mücadele derneği bizleri oldukça heyecanlandırdı.

Ziyaretlerimiz gazilere yönelince, MUYO AGANVİÇ enteresan olaylara şahit olmuş bir askerdi. Türkiye’ de tedavi olan, belinden aşağısı felç olsa bile ruhunu inançla doğrultan , hayat dolu cıvıl cıvıl bir müslümanla karşılaşmak çok keyifliydi.

Bir diğer gazi kardeşimiz ENES, evini ve barkını Bosna’da kurup, 2 çocuğu engelli olsa da ailesiyle birlikte, dik duruşunu ve sabrını hiç kaybetmemiş kardeşlerimizden.

Bosnalı analarımız, yiğitlerimiz tarih boyunca teslim olmayı bilmemiş ve kendilerini sadece EN BÜYÜK OLAN ALLAH’A vermişlerdi. Bizlerde YARDIMELİ EKİBİ olarak, TESLİM oldukları ALLAH’IN SÖZLERİNİ kalplerinde yapılandırsınlar diye Mustafa İslamoğlu Hocamızın “YÜREK DEVLETİ” kitabını Boşnakça çevirip dağıttık. Hayatın reel kısmını canını malını vererek anlamak zorunda kalan Bosnalı kardeşlerimiz iyi biliyorlardı ki “bir kitap sadece okumak için değildi”

Bize sıkça söylenen Türkiyede’ki hayır kuruluşlarının ve özellikle YARDIMELİ derneğinin Bosna’nın nefesinin yakınında olmasının onlar için önemini ve yalnızlık hissini duymadıklarını söylediler. Tüm hayır kuruluşları olarak birbirimizi teşvik etmenin önemini bir kez daha kavradık.

 

TARİH AFFEDER Mİ?

 

SREPRENİTSA’yı ziyarette içimiz yangın yeriydi. Duyduklarımız bizi hunharca katledilen kardeşlerimizin dakikalarına götürüyordu. Birleşmiş Milletler güvenli bölge ilan etmiş tamam, lakin acılar hala buralarda taze.

İYİ BİLİYORUZ Kİ, Sreprenitsa da bulunan B.M. Hollandalı askerler, kamplara 12 yaştan başlayarak, Bosnalıları erkekleri toplayıp, bilinmez yerlere götürüp Sırplılara teslim etmiştir… İnsanlarımız mal beyanında övünmekle meşgul oladursunlar,bizler 8625 şehit vermiş bir beldedeyiz Güvenli Bölge olsa ne yazar? Yaşananları unutmak mümkün mü? 6000 çocuk ve kadın 2 gün boyunca kapalı ortamda kamplarda kalmıştır.Bizler açlığa havasızlığa  asla dayanamayıp, seçmeli hayatlarda keyif sürerken, aynı cafede bir saat bile durunca sıkılan biz bu duruma düşe idik ne olurduk bilinmez? Sırplı askerle elbise değiştirme oyunu oynayarak bir çok Bosnalı kadına tecavüz etmeyi de unutmamışlardır. Tarih affeder mi? Sorusunu sormanın zamanı gelmedi mi?93 yılında 26 yaşında oğlunu şehit veren, 95 yılında kocasını şehit verenlerle hasbıhal ettik. O savaş yıllarında 2 yaşında babasını kaybeden kardeşimiz şimdi 19 yaşında. Bize babasızlığın ne demek olduğunu bırakında o anlatsın. Ayrıca şehitlerin annesi konuşsun herkes sussun da. Diyor ki, -“oğlum ve kızımla kimsesizlik ve yoksullukla imtihan edildim. Şimdilerde de oğlumu ve eşimi öldürenlerle aynı sokakta yaşamakla sınav oluyorum. Bunu anlatırken, dua ediyoruz, içimiz titriyor.

Kocasını ve tüm kardeşlerini kaybeden çocuğu ve bir kızıyla kalan engelli kadın bize hayatın dersini veriyor. Gözleri dopdolu – her şeyin bir anda canavarlaşıp,  şehri, insanlığı yok ettiğini anlattı. Arkadaşları ile toplandıklarında – “bu yaşadıklarımız gerçek mi ?”diye hala birbirlerine sorduklarını bizlere söylüyor. Unutmaya çalışsalar da yaşanan acılar hala bedenin sokaklarını seslice geziyor. Şu sözleri ısrarla dile getiriyorlar, “Sizleri burada görmek bizleri hayata döndürüyor.”

 

YARDIM EDEN EL, GÖKTE ANILACAKTIR

 

TRAVNİK’e gidiyoruz. Bu beldenin %40 Müslüman % 60 ı Hırvatlardan oluşmuş.Karışan kültürü burada bariz görebiliriz. Popülerleşmeye doğru giden ayak izlerini barındırıyor.Bu coğrafi güzelliğinin akan suların ihtişamının yanı sıra, en çetin savaş merkezlerinden bir tanesi. Kan, toprağı sulamış, vahşetin resmini yapmış bir zamanlar. Savaş döneminde şehir; ikiye ayrılmış. Eski Travnik ve diğer şehirler bizi sanki Anadolu’ya götürüyor. Gördüğümüz minareler, mimari yapılar bunun kanıtı.

Yeni Travnik’e  Bosna Diyanet İŞLERİ vakıf sorumlusu Abdülaziz Rizviç Bey büyük bir alan içerisine külliye ve içinde bulunan inşa ettirmiş.

Yardımeli derneği bu ziyaretlerden oldukça hoşnut, gözlerinin gördüklerini kalplerine not eden ekibimiz, Travnik’li çocukların manevi ve maddi değerlere karşı aç kalmaması için, onların eğitimi ile ilgili tüm ihtiyaçlarını kırtasiye malzemelerini temin etmekten şeref duyacaktır.. Külliyede yer alan her sınıf için 15 sıra ve 30 sandalye yaklaşık olarak 2000 E’dur.  Hayır sever kardeşlerimize buradan duyuralım ki, kendimiz için gardırop doldurmayı biraz erteleyip bir sınıf yaptırabilelim. Ne dersiniz? İyi biliyoruz ki yardım eden el, gökte anılacaktır.

  

KOMUTAN FİDA’NIN EVİNDEYİZ

MOSTAR’ı ziyaret ederken gece karanlığında , bir zamanlar Mostar halkının da gerçek aydınlık için savaştıklarını hatırlıyoruz. Karşımıza şehrin her yanından görülen Hırvatlar tarafından dikilen haç heykeli, bebeğin ağzında ki yalancı emzik gibi bizi karşıladı. O haç heykelinin büyüklüğü katliamların büyüklüğüyle doğru orantılıydı. Tepeden bakan haç, Nice ölümler ve soğuk çığlıkların üzerine mi inşa edilmişti?Aliya Begoviç’e sorarlar: - “Bu devasa haç nedir? Cevabı şöyle olur; Bizim Hilal ve Yıldızımız gökte olduğu müddetçe O hep altta olacaktır. Bu heykeli yıkmak için dağa yürüyen savaşçılara

Savaş yıllarında sürekli cephede bulunan asıl ismi ELFİDA TAMOVİÇ olan Komutan Fida’ın Hoteline yerleşiyoruz. Evini de bize açıyor, muhabbet esnasında Aliya İzzetbegoviç’in GÜNLERCE O’nun hotelinde kaldığını öğreniyoruz.. Komutan Fida’ın diyor ki, “O yaşasa her şeyimi O’nun için feda ederim” Gözlerimiz yine doluyor ve bir fatihayı esirgemiyoruz ALİYA BEGOVİÇ’ten. Şehit Aliya’nın şu itirafını bizlere söylüyor.” Hırvatlara bu kadar güvenmemeliydim” Öyle de olmuştu. Savaşın en yoğun olduğu dönemlerinde Boşnakları Hırvatlar arkadan vurmuşlardı.

Mostar halkı savaş sonrası gözbebekleri topraklarını dayton planıyla Hırvatlara bırakmıştır.

Sessizce gördüğümüz Mostar Köprüsü, içimizi konuşturmaya devam ediyor. Irmak  ve akan tarih Komutan Fida bu şehre yapılan yatırımlardan söz ediyor. Mercedes bayisinin yanında bir yerin kendisine ait olduğunu ve oto tamir ve bakım servisi açıp, Hırvatların para kazanmasını böleceğini söylemekten de kendini alamıyor.

Avrupa’nın merkezinde Mostar tarihi yavrusu gibi beslemiş, acıları ve umutlarıyla geçmiş hala geçmemiş durumda. Acılı bir ihtiyar gibi şehir, yüzündeki çizgiler can verenlerin ruhuyla çizilmiş.

Mostar’dan ayrılırken, garip bir hüzün çöküyor üzerimize. Aşkı yaşamışsa bu şehir yaşamıştır. Haykırmışsa dünyaya bir ses, bu boğazdan çıkmıştır.

YARDIMELİ DERNEĞİ 3 kişilik ekibiyle Bosna’da bayram nasıl yaşanırmış? Görmüş oldu ve sizlere kardeşlerimizin selamını getirdi. Kalplerimizde ki ağırlığın kalkmasını istiyorsak, el verirken övünmemeli, kol koparmamalı. Bosna da, YARDIMELİ olarak, sevgiyi, acıyı, inancı, erdemi, ışığı, hayatı gördük. Öğrendik kim büyük kim, küçük.?

Paylaş